Kiraz Yöresi Deyimleri

           -A-

    Abdest bozmak: Tuvalete gitmek

    Ağız aramak: Öğrenmek istediğini bir bahane ile sormak.

    Ağız değiştirmek: Önceden söylediğinin tam tersini söylemek.

    Ağız yapmak: Oyalayıcı söz söylemek, sözü dolaştırmak ama gerçeği söyleyememek..

    Ağıza sakız olmak: Söz ve alay konusu olmak.

    Ağzını açmak, gözünü yummak: Ağzına geleni söylemek

    Ağzını bozmak: Küfürlü konuşmak.

    Ağzını yaşlamak/evmek: Söyleyiş biçimini taklit etmek, alay etmek için taklidini yapmak..

    Ağzının kokusunu çekmek: Birinin kötü söz ve davranışlarına katlanmak.

    Akarı kokarı olmamak: Hiç kusur yok, tertemiz, taptaze olmak.

    Alıcı kuş: Avcı kuş, şahin, vb.

    Alıp yürümek: Bir şeyin her tarafa yayılması, her yerde görülmesi.

    Allah yarattı dememek: Öldüresiye dövmek, acımamak.

    Altın adını bakır etme!:Sakın adını kirletme, temizlemek çok zor olur.

    Anası/babası gılıklı: Anansına/babasına benzer (Genelde kötü huylar için söylenir).

    Anasının nikâhını istemek: Değerinden çok fazla istemek.

    Arasında karlı dağlar olmak: Kıyaslanamayacak kadar birbirinden farklı olmak.

    Arap saçı gibi: Karmakarışık.

    Arpa ağırlığınca söz söylememek: Karşısındakine kötü küçük bir söz bile söylememek.

    Art ayağıyla kulağını kaşımak: İşi önemsememek.

    Aslan sütü: Rakı.

    Aşık atmak: Boy ölçüşmek,  rekabet  etmek.

    At üstünde orak biçmek: Keyfi yerinde olan için iş kolaydır, yorulanın halinden anlamaz.

    Ateş almak: Telaşlanmak, çabuk sinirlenmek.

    Ateş almaya gelmek: Bir şey için gelip, aceleyle geri dönmek.

    Ateşe vurmak: Ateşe yemek, vb. koymak

    Atılan taşın arkasından gitmek: Duyduğu her şeyi düşünüp taşınmadan uygulamaya

    kalkmak.

    Ayağı kayık: Yoldan çıkmış ahlâksız

    Ayağına kara su  inmek: Çok yorulmak,  yorgunluktan ayakları bile terlemek.

    Ayvaz kasap, hepsi bir hesap: Bir şey fark etmez, değişen bir şey yok, hepsi aynı.

           -B-

    Bağlasan köpek durmaz: Çok kötü ve can sıkıcı yer.

    Bal dök yala: Çok temiz yer.

    Bastı bacak: Bücür, boysuz, yerden bitme.

    Baş davunu: Baş belası

    Başı bağlı olmak: Sözlü, nişanlı ya da evli olmak.

    Bayrak açmak: isyan etmek.

    Bazar ekmeği: Şehir has un ekmeği.

    Beğendiğin dağın odununu yak: Nasıl istersen öyle yap. Keyfin bilir.

    Beleg ara: Eksik, şöyle böyle.

    Belen olmak: Uykudan aniden uyanıp şaşırma, sersemlemek.

    Benim demek: Her şeyi ben bilirim demek.

    Bey gibi yaşamak: Çok rahat ve mutlu yaşamak, sıkıntı çekmemek.

    Beyaza çalmak: Beyaza benzemek.

    Bıyık burmak: Kibirlenmek, beğenmemek, küçümsemek.

    Binin yarısı beşyüz: Doğru her yerde doğru, değişen bir şey yok.

    Bir ayağı çukurda olmak: Çok yaşlı, ölümü yakın olmak.

    Bir çıktı pir çıktı: Bir çıktı ama dönmemek üzere çıktı. Bir daha geri gelmedi.

    Bir hoş/hal olmak: Rahatsızlanmak, anormal bir durumun meydana gelmesi.

    Bir yaşına daha basmak/girmek: İlk defa bir şeyi duymak, yeni tecrübe kazanmak.

    Biri eşikte, biri beşikte: İki çocuğum var.Biri yürümeye çalışıyor, diğeri daha küçük.

    Biti kanlanmak: Durumu biraz düzelmek.

    Boşan da semerini ye: Bu ne doymazlık,  yeter artık yeme.

    Burnunu her deliğe sokmak: Üzerine düşmeyen her şeye karışır, ortalığı karıştırmak.

           -C-

    Can elemeti. Can havli, ölüm korkusu, büyük korku

    Cicili bicili: Allı pullu,  renkli.

    Cin gibi olmak: Gözü açık, zeki ve uyanık olmak.

            -Ç-

    Çakır ayaz. Kar serpintili soğuk hava.

    Çakır keyif olmak: Hafif sarhoş, keyifli olmak.

    Çeyiz koymak/bırakmak: Çeyizler gelinin evine götürüp teslim etmek.

    Çeyiz yazmak: Gelin odasına çeyizleri, genç kızların görmesi için sermek.

    Çırak çıkarmak: Gelin etmek. Evden/işten çıkarmak

    Çı’lı yemek: Yemeği, vb.ni ekmeksiz yemek.

    Çiğlik etmek: Yersiz ve yakışıksız davranmak, olgun davranmamak.

    Çilbirinidartmak: Terbiye etmek, tembihlemek, yola getirmek, uyarmak.

           -D-

    Dağa çıkmak: Yasalara karşı çıkarak kırsalda eşkıyalık etmek.

    Dağa kaldırmak: Birisini kaçırıp dağlara götürmek, rehin almak.

    Dağı devirmek, çayı çevirmek: Bir şeyi abartılı olarak anlatmak, azı çok göstermek.

    Dah etmek, daleylemek, dal etmek: Bir yere çekintisizce gitmek, girmek.

    Dakıdakıvermek: Tokatlamak, tokatlamak.

    Dananın alası dışında, insanınki içinde: Hileci, hilesi içinde

    De gidi de?. Sen ne diyorsun? Ben öyle şey yapar mıyım hiç?

    De mi?:Değil mi?

    Değişik/denişik yapmak:Karşılıklı kız alıp vermek. Sırayla birbirinin işini yapmak.

    Deste çekmek: Orakla biçilen tahıl destelerini harman yerine taşımak.

    Dev anası gibi/Dev gibi: Çok iri ve uzun boylu.

    Deve tellalı: Yüksek sesle konuşan kişi.

    Digelip kalmak: Hezimete uğramak, çaresiz kalmak, ne yapacağını bilememek, şaşırmak.

    Dil dökmek: Kandırmak/inandırmak için uzun süre konuşmak, güzel sözler söylemek

    Din dinlemek: İki kişinin konuşmasını gizlice dinlemek.

    Dingil tepe: En yüksek tepe, en yükseği.

    Divana durmak: Namaz kılmak.

    Doğunca ebesi yumuş, ölünce hocası yumuş: Tertemiz, günahsız.

    Donsuz dumansız: Açık saçık, çırılçıplak.

    Donunu başına giydirmek: Şaşkına çevirmek, şaşırtmak.

    Döl döş: Çoluk çocuk. Eş ve çocuklar

    Dömbül döşek kılmak: Yatak, minder üzerinde takla atmak.

    Durup bakır: Duruyor, durmakta

    Duz dağılır gibi dağılmak: Cam,vb.nin parçalanması, kırılması.

    Düdük gibi: Çok dar giysi.

    Düğüm çalmak: Düğümlemek.

    Düştüğü yerden bir avuç toprakla kalkmak: Düştüğü her kötü durumdan karlı çıkmak.

    Düşük yapmak: Çocuk/yavru düşürmek.

           -E-

    Efilefil esmek: Rüzgarın  hafif hafif  esmesi.

    Eksik etek: Kadın, kız.

    El sırtından kurban kesmek: Başkası adına konuşmak. Başkasının parasıyla çalım satmak.                                       

    El yordamıyla aramak: elleriyle yoklayarak aramak.

    Elden ayaktan kesilmek: Yaşlanıp düşkün hale gelmek.                                            

    Elden düşme: Eski, ikinci el.

    Elden geçirmek: Eksiği gediği var mı diye bakıp düzeltmek.

    Eli ayağı çaynaşmak:Heyecandan ne yapacağını bilememek, şaşırmak.

    Eli böğründe galagalmak: Çaresiz, hiçbir şey yapamadan öylece kalmak.

    Eli ekmek tutmak: Geçimini kazanacak iş sahibi olmak.

    Eli hamur karnı aç olmak: Yaptığı işten kar edemek.

    Eli uzun: Hırsız

    Eli varmamak: Vicdanı o işi yapmasına izin vermemek.

    Elifi elifine: Ucu ucuna, kılı kılma

    Eline bakmak: Onun yardımı olmadan yaşayamamak.

    Eline su dökemez: İş başarmada daha aşağıda olmak.

    Elinin ucuyla tutmak: Gönülsüz iş yapmak, işe önem vermemek.

    Emme yaptıg ha/Emme haa?:Hiç olur mu? Ben öyle şey yapar mıyım canım! Abartma!

    Ere varmak: Evlenmek, kocaya varmak.

    Eriyip gurumak : Çok zayıflamak, üzüntüden yorgun düşmek.

    Esikli/eksikli olmak: Mahcup olmak, kendini borçlu hissetmek, yaptığından utanmak.

    Eşek yükü:  Eşeğin taşıyabileceği  yük.

    Ev sahibi: Evin hanımı, karı(eş).

           -G-

    Garip öldüren: 3. Sigarası

    Garnı almamak: Çekememek, tahammül edememek.

    Garnıgabarmak: Telaşlanmak, endişelenmek.

    Garnıgeniş:Aldırmayan, kolay hazmeden.

    Gaybdan söylemek: Olacaktan/bilinmeyen olmuştan haber vermek, kehanette bulunmak.

    Gaydırıgubbak: Oynak, hareketli kız/kadın.

    Gayil olmak: Razı olmak, kabul etmek, buna da şükür demek.

    Gen  bırakmak: Nadasa bırakmak.

    Geri varmak: Geriye dönmek.

    Gök görmedik: Görgüsüz, aç gözlü, sonradan görme.

    Gök sulu: Bir armut cinsi. (Ekşi sulu da denir).

    Gök zengin: Sonsuz zengin

    Götürüye vermek: Toptan ihale etmek veya satmak.

    Göz bağcı: Büyücü, sihirbaz.

    Göz bağlamak: Sihir/Büyü yapmak.

    Göz boncuğu: Nazar boncuğu

    Göz ilmek/deymek: Nazar deymek.

    Gözleri felfecir okumak: Ne var ne yok görmeye çalışmak, aranmak.(Güvenilmez kişi için)

    Gözünü çelertmek/belertmek: Öfkeyle gözlerini açmak, sırtarmak.

    Gözünün çayırım açmak: Uyarmak

    Gudumgudumgudurmak: Çılgına dönmek, deliye dönmek.

    Gurdeşen /kurdeşen olmak: Uyuz olmak.

    Güccük ölüm: Uyku

           -H-

    Ha deyince olur mu?: Hemen, acele olur mu bu iş?

    Haden/hadendigari: Hadi bakayım! (Gayrete getirmek, teşvik için söylenir)

    Hanaydı ya!: Keşke öyle olsaydı ama olmadı ki.

    Hanı ya?:Nerede, hani nerede

    Har har solumak: Harıl harıl solumak. Koşmaktan dolayı zor nefes alıp vermek.

    Hava çığırmak: Türkü söylemek

    He mi: Öyle mi? Aslı var mı? Doğru mu?

    Henk etmek: Eğlence yapmak, eğlenmek.

    Hesap kesmek: Alacak verecek hesaplayıp gerekeni yapmak, hesaplaşmak.

    Hinden sonra: Şimdiden sonra, bundan sonra.

    Hora geçmek  : İşe yaramak, faydalı olmak .

    Hunu bak: Şuna bak! Seni gidi utanmaz! Utanmıyor musun?

     

           -I-

    Ibıkgıbık etmek: Ağzında lafı geveleyip durmak, söyleyememek.

    Ildırıldır parlamak/ışılamak: Parıl parıl parlamak, çok ışıklı. (Ay, göz, vb. için)

           -İ-

    İciğini ciciğini çıkarmak:  Didik didik etmek, en küçük detayına kadar araştırmak.

    İçi burulmak: Karnı/Midesi ağrımak.

    İçinden pazarlıklı: Yapacağı kötülüğü kimseye sezdirmeye, art niyetli.

    İçini boşaltmak: Söyleyemediği ne varsa söyleyip rahatlamak.

    İğne ile çıra yarmak: Bir işi kolaylaştırıcı yöntemkullanmamak.

    İki beşlik bozmak: Sohbet etmek.

    İki paralık etmek: Rezil etmek,  gözden düşürmek.

    İler tutar yanı kalmamak: İşe yaramaz hale gelmek, bozulmak.

    İnce dalan: Zayıf, ince uzun boylu.

    İnce hastalık : Verem

    İsteyicinin torbasından düşmüş: Dilencinin torbasından düş­müş. Dilenci

    İşi bitik: Hali harap.

    İşi gıldamına getirmek: İşi kıvamına getirmek.

           -K-

    Kabak çiçeği gibi açılmak:  Kısa sürede aşırı serbest  hale gelmek. (Giyim, konuşma, vb.)

    Kalburla su taşımak: Verimsiz bir işten sonuç almaya çalışmak, boşa kürek çekmek.

    Kar helvası yapmak: Kar ile vişne/dut, vb. suyuyla elde edilen karışım, karlı şerbet yapmak.

    Kara çalmak: İftira etmek.

    Kara kuru olmak: Çok zayıf olmak.

    Karman çorman olmak: Çok karışık olmak., karışmak, içinden çıkılamaz hale gelmek

    Karnından söylenmek: Çok hafif sesle ya da uydurma söz söylemek.

    Kas kas gülmek: Kısı kıs gülmek, alçak sesle gülmek.

    Kasık yarığı: Fıtık

    Kaya koltuğu: Kaya kovuğu, oyuğu.

    Kediler gitti sıçanlara beylik kaldı: Ayaklar baş oldu.

    Kıl kuyruk: Oyun bozan, uyuşmaz kimse.

    Kıran girmek: Ölümcül hastalık gelmesi

    Kız çıkarmak: Kızını gelin etmek.

    Kirmen gibi dönmek: Kendi etrafında hızla dönmek.

    Kokar ot: Kereviz

    Koyun gözlü: Açık ela gözlü.

    Kör duman: Koyu duman, sisi, pus.

    Kör kuyu: Susuz kuyu.

    Körlük basmak: Birisine üstünlük taslamak, aşağılamak, eziyet etmek.

    Kötü hastalığa tutulmak: Kansere yakalanmak, kanser hastası olmak.

    Kulağı dinç olmak: Dedikoduda, gereksiz sözden kurtulmak, uzak kalmak.

    Kulağına çalınmak: Duymak, kulağına gelmek, istemeden duymak.

    Kulp takmak: Kusur bulmak, iftira atmak.

    Kokar ot: Kereviz

    Kupa tutmak: Sırt, bel ağrılarını ısıtılan cam bardak ile iyileştirmek.

    Kuyruk bulama/sallamak: Kuyruk sallamak, yüz vermek, istekli görünmek.

    Kuzu göbeği: yenebilen mantara benzer üstü tırtırlı bitki.

    Kuzu kulağı/ekşi kulak: Yaprakları ekşi ot. Ekşimik.Ekşi kulak

           -L-

    Laf gömek/duymak: Hakarete uğramak.

    Lök gibi oturmak: İş yapmadan uzunca süre hareketsizce oturmak.

    Lögtaşı : Toprağı sıkıştırmak için kullanılan silindir eklindeki taş .

           -M-

    Maytap geçmek: Dalga geçmek, alay etmek.

    Memeden yarmak: Emzirmeye son vermek, memeden/sütten kesmek.

    Merabayı kesmek: Dostluktan vazgeçmek.

           -N-

    Ne dese beğenirsin?: Öyle beklenmedik bir söz söyledi ki…

    Ne eden/nişleyen? : Ne yapayım? Çaresizim.

    Neynemeli/ Ne eylemeli: Ne yapmalı?

    Nezman/Ne zamat:  Ne zaman?

           -O-

    Okkanın altına gitmek: Suça hedef olmak.

    Olı/olu gelmek: Olagelmek, olmak.

    Olmadık vakitte : Vakitsiz, zamansız, uygun olmayan zamanda.

    Oluk oluk akmak/akışmak: Kalabalığın bir yöne doğru aceleyle koşturması.

    Oluk oluk/oluk gibi para akıtmak: Bir iş/şey için çok para harcamak.

    Orak zamanı: Ekinlerin hasat zamanı, orakla biçme zamanı/Fırsat zamanı.

    Oyun çıkarmak: İyi oynamak. Yeni bir oyun kurmak.

    Oyuna kalkmak: Oynamak için meydana çıkmak.

           -Ö-

    Ödü kopmak: Çok korkmak, ne yapacağını bilememek.

    Önüne geleni süsüp ardına geleni depmek: Hiç kimseyle geçinememek, uyumsuz.

    Örümcek bağlamış: Uzun süre temizlenmemiş, kirli ve tozlu yer.

           -P-

    Palaz pandıraz/Paldır küldür: Acele ve dağınık olarak.

    Tedbirsiz ve hazırlıksızca. Gürültüyle.

    Pat sat: Çok seyrek, zaman zaman

    Pay biçmek: Bir şeyi/durumu başkasıyla karşılaştırarak bir yargıya varmak.

    Pelen perişan olmak: Acınacak duruma düşmek, perişanlık hali.

    Pösteki saymak: Sonuç alamadığı bir işle sürekli uğraşmak.

    Put gibi durmak: Hiç kımıldamadan/sessizce durmak

           -S-

    Saati saatine uymamak: Sık sık değişmek, sözündeve aynı kararda durmamak.

    Saçı saçmak: Gelinin başından para, şeker, çerez, v.b. serpmek.

    Sade yağ: Tereyağı

    Sel önünden kütük kapmak: Açık gözlülük yapmak.

    Sen sen ol…: Sakın ha!

    Sendir bendir: Sersem sersem, takatsız

    Sıdkı sıyrılmak: Giderek soğumak, güvenini kaybetmek, tiksinmek.

    Sidik yarışı etmek: Başkası ile yarışa girmek.

    Siyimsiyim: Çisil çisil (yağmur için kullanılır.)

    Sonradan görme, cavurdan dönme: Şımarık, görgüsüz.

    Su dökünmek: Banyo yapmak, yıkanmak. Gusül abdesti almak.

    Sucuk gibi olmak: Çok terlemek ya da yağmurda ıslanmak.

    Sulf olmak: Sulh olmak. Yani barışmak, aralarındaki sorunu çözmek.

    Suya girinmek: Banyo yapmak

    Süpürge çalmak/tutmak: Süpürmek.

           -Ş-

    Şapkasını eğdirmek: Yüzünü kızartmak, mahcup etmek.

    Şeherli teklifi: Şehirli teklifi. Yani, laf  olsun diye yapılan teklif, samimi olmayan teklif.

    Şımşırık olmak: Yağmurda fena şekilde ıslanmak.

           -T-

    Tahtasız/Tahtası çatlak: Aklı yerinde değil

    Tavşan topu: Top gibi pembe çiçeği olan kır çiçeği.

    Tek durmak: Uslu durmak, şımarmamak

    Tencerede pişirip, kapağında yemek: Kıt kanaat geçinmek. Olanla idare etmek.

    Tohurunu satmak: Tarlanı toprağını değil, sadece ürününü satmak.

    Topal eşeğe binmek: Eksik işe kalkışmak.

    Tuluk gibi şişmek: Vücutta darbe veya hastalıkla şişlik oluşması

           -U-Ü-V

    Uyku amalıolmak : Uykusunu alamadığı için sinirli, hırçın olma hali ( bebekler için.)
    Üstü kapalı: Sezdirmeden, imaen.

    Üstünden sıkıp altından yalamak: Çok cimri olmak.

    Vadı geldi: Ayak işleri yapan veya laf taşıyan kimse.

           -Y-

    Yağlı kapı: İyi gelir elde edilen işyeri, kendine iyilik/yardım edilen ev.

    Yakası açılmadık söz: İlk defa söylenen, hiç duyulmamış söz.(Genellikle ayıp sözler için)

    Yanaşık durmak: Sıkışık/dizdize durmak. Yan yana durmak.

    Yantırıyunturu olmak/yürümek: Şekli bozuk. Yan yan yürümek, düzgün yürümemek.

    Yaradana sığınıp vurmak: Bütün gücüyle  vurmak.

    Yel ağrısı: Romatizma.

    Yel girdi: Üşütmeden doğan kas ağrısı, tutulma.

    Yere çalmak: Yere çarpmak/atmak

    Yumurtaya kulp takmak.Her şeye kusur bulmak ve bahane aramak

    Yükten yiyip toptan giymek: Yiyeceği ve giyeceği fazlasıyla olmak, zenginlik.

             -Z-

    Zıngazınk dolu olmak: Çok dolu olmak, taşacak gibi, patlayacak gibi dolmak.

    Zınk diye/zangadak durmak: Aniden durmak.

     



    Kiraz Yöresi Deyimleri Diğer Haberler

Arşiv

Üye Girişi

E-Mail:   

Şifre:   

• Şifremi Unuttum • Yeni Üye • Hesabım

Günün Sözü

    Yiğit yaşadığı günün hesabını yapmaz...

Son Haberler